27 Eylül 2013 Cuma

YENİ BİR CUMARTESİ SABAHI

Bugün, yeni evimizdeki ilk cumartesiyi yaşayacağız.
Sabah kahvemi hazırladıktan sonra biraz kitap okudum.
Bu günlerde, 'Yoldaş Kilkin' isimli Vlademir Zarev'in bir kitabını okuyorum.
Zarev, bir Bulgar yazarı.
Bir fabrika binası inşa ediliyor ve kitapta çalışanların hayat hikayeleri ve günlük yaşamları anlatılıyor.

Biraz okuduktan sonra, aklımın hep Tela'ya kaydığını hissettim.
Dokunduğum masalar, baktığım pencerelerde sürekli onu hissediyorum.
En kısa zamanda onu görmeye gitmem gerektiğini düşünüyorum.

Evde hala göçebe hayatımüz devam ediyor.
Koltuklar ve elbise dolapları henüz gelmedi.
Koltuklar gelmediği için henüz perdeleri almadık.

Mutfaktaki masanın başında geçiyor akşamlarımız.
Salonda sadece bir televizyon ve bir orta sehpadan başka bir şey yok..

Gündüzlerimiz, çevreyi keşif yolculukları ile doluyor.
Irmak, sadece iki dakika yürüyerek okuluna gidip geliyor.

Okulunu ve öğretmenlerini ve hukuk derslerini çok sevdi.
İlkokula başlayan bir çocuğun annesi, nasıl alfabeyi yeniden öğrenirse,
ben de hukuku yeniden öğreniyorum.
Akşamları ders çalışırken, "Anne, Kanun Hükmünde Kararname ne demek..." şeklinde sorular dolaşıyor mutfağımızda...

Bugün, aşağıdaki havuzu ve saunaları ısıtmalarını rica ettik.
Bir haftadır, çok ender olarak diğer oturanlarla karşılaştık.
Hafta sonları daha çok kişi olduğunu söylediler, bakalım göreceğiz..

Hayat, sakin ve keyifli devam ediyor..


18 Eylül 2013 Çarşamba

KENDİM İÇİN GÜNLÜKLER

Bu sabah uyandığımda, elim başucumda bulunan Nazım Hikmet-Yazılar kitabına gitti.
Sabahları uyandığımda ve akşamları uyumadan önce mutlaka bir yazarın beynine dokunmayı çok seviyorum.
İşte bu sabah Nazım'ın 'Orhan Selim' imzası ile yayınladığı "İSVEÇ MİSİN BE MÜBAREK" yazısını okudum ve ben de kendime bir günlük oluşturmaya karar verdim.

Fakat ne kadar uğraştıysam da, yeni bir blog oluşturamadığım için varolan bloğum ile KENDİM İÇİN GÜNLÜKLER yazmaya zorunlu kaldım...

Bugün 18 Eylül 2013 çarşamba..
Dün hayatımın ilginç günlerinden birisi idi..
Biz yıllardır kendimize yeni bir yaşam alanı oluşturma peşinde idik ama bir türlü istediğimiz evi bulamıyorduk.
İşte dün kendimize yeni bir yaşam alanı satın aldık.

Bir gün önceden herşeyi ayarladık. Eşim ve kızım, bankadan "AŞK ÖRGÜTLENMEKTİR"yazan bir bez çanta dolusu parayı eve getirmiş.
Sabah, Güneşli otobüsü ile  tapu dairesine gittik. O kadar para ile belediye otobüsüne binilir mi diyeceksiniz... Bindik işte..
Ne de olsa, alın teri ile kazanılmış para olunca, yine en ucuz ulaşım aracını seçiyorsunuz...
Tapuda işlerimiz hallettikten sonra, yeni evimize gittik ve anahtarlarımızı teslim aldık.

Yeni evimiz, kızımın okulunun tam karşısı..
Orayı seçmemizin temel nedeni zaten okula yakınlığı..
Ayrıca, içindeki yüzme havuzları, hamamı, saunası da benim karar vermemde çok etken oldu ne yalan söyleyeyim...
Anahtarı aldıktan sonra evimizi döşemek için en yakındaki mobilyacılar çarşısına gittik.
Epey bir süre dolandıktan sonra, yorgunluktan ayaklarımıza kara sular inmiş halde halen yaşadığımız Haseki'deki evimize geldik.
O kadar yorulmuşuz ki, yemek bile yemek istemedi canımız..

Haa, dün bir şey beğendiniz mi derseniz, bilemeyeceğim..
Geçen gün İsviçre ile görüşürken, kızıma oradaki evi gösterdik, bize bir esin kaynağı olsun diye..
Bir de, yeni bir inşaattaki örnek daireyi çok beğenmiştim...

Evin ölçülerini alırken, kızım bize yardımcı olan beye " biz evcilik oynar gibi bu evi döşemeye çalışacağız" dedi.
Çok doğru bir tespitti..
Bu evi, az ve sade eşyalarla donatmak ve kendimize keyfli bir yaşam alanı yapmak istiyoruz.
Bugün de yataklar ve çamaşır makinası için dolanacağız..

Dün, personel bize çok nazik ve güleryüzlü davrandı ve bundan çok keyif aldık..

Kendimizi bir tatil ortamında hissediyoruz..
Havuz başında dostlarımız ile keyifli zamanlar geçirmeyi istiyoruz..
Kızım bu sene hukuk fakultesine başlıyor...

Hayat, bize sağolsun hep güzelliklerle geliyor.
Bunun için minnettarım..
Efsun
http://www.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.polatinsaat.com/images/polatport_detay_pic1.jpg&imgrefurl=http://www.polatinsaat.com/polat_port_residence_detay.asp&h=201&w=265&sz=27&tbnid=vR6IT0_fxWy-4M:&tbnh=90&tbnw=119&zoom=1&usg=__IaQAjOvxW1cgA1OMthGVmQBbkSo=&docid=NdfizL4KtJfchM&sa=X&ei=j2Y5UsizG8qrtAa_gIGoAQ&sqi=2&ved=0CFoQ9QEwBw&dur=2442



28 Mayıs 2013 Salı

DAN BRAWN --AYA SOFYA VE YEREBATAN SARNICI



Bu sabah, Dan Brawn'ın  Cehennem isimli kitabını bitirdim...
Bir solukta okunan, çok sürükleyici bir kitap..
Dan Brawn'a hayranım.. 
Tüm eserler, sadece yirmi dört saatte geçiyor. 
İnsan, o kadar heyecanla okuyor ki, sanırsın okumayı bırakınca olaylar çok kötüye gidecek.. 

Cehennem, 
Dante'nin İlahi Komedya'sı temel alınarak oluşturulmuş. 
Önce İlahi Komedya'yı okumanın, Cehennem'i daha keyifli yapacağı görüşündeyim. 

Kitapta yine bir kovalamaca var. Yazarın daha önceki kitaplarında yeralan, simgebilimci Profesör Robert Langdon bu sefer, sonucu İstanbul'da Aya Sofya ve Yerebatan Sarnıcında çözümlenen bir serüvene karışıyor... 

Kitabı bitirdikten sonra, fotoğraf makinamı çantama atıp, hemen  Aya Sofya'ya koştum.. Kitapta yeralan köşeleri ve Henricus Dandalo'nun mezarını buldum.. Yanımda sanki Profesör Langdon varmış hissi ile dolaştım Aya Sofya'yı.. 

Oradan çıkıp, hemen karşıdaki Batık Saray-Yerebatan Sarnıcı'na koştum.. Aklıma, acaba hala havada virüsler dolaşıyormu sorusu takıldı.. Gülümseyerek indim ıslak merdivenleri... Sarnıcın nemli ve soğuk havası, kitaptaki esrarla birleşti.... 

Sarnıcın kapısından sokağa çıktığımda, derin bir nefes aldım.. Kitaptan çıkardığın ders şu oldu: Her bulduğun ücretsiz etkinliğe katılmamalıyım... 
İyi okumalar...
Efsun..
29.05.2013 İstanbul...

23 Mayıs 2013 Perşembe

DOLÇE VİTA...............

Hayat ne güzel....Dolçe Vita.....
.....
Dün akşam, Filipinli bir misafirim vardı....Kendisi İsviçre'de yaşıyor..
Bir haftalığına İstanbul'a tatile geldi...

Dolayısı ile ben de bir haftalık istanbul tatiline kavuşmuş oldum..
Ben de onunla birlikte bu güzel şehri yeniden dolaşıyorum...
Bu şehre yeniden hayran oluyorum..
Çarşamba gün birlikte Adalar'a gittik..
benim için Adalar demek Büyükada demek...

Trafiksiz ve yemyeşil ormanların içinde,
dantel gibi bembeyaz evlerin arasında
begonviller eşliğinde  sokaklarda dolaşmak ne mükemmel bir şey..

Adada, gün yavaş yavaş sona ererken,
biz,
martıları ve bulutları seyrederek,
kadehlerimizi hayata kaldırdık..

Dolçe Vitaa............................

Arkadaşım,
dolmayı çok sevdiğini söyleyince masaya  bir porsiyon dedikleri
ve içinde sadece dört adet sarmanın bulunduğu bir tabak geldi...
Ben de ona dedim ki,
yarın akşam ben sana dolma yapacağım...

Geçen hafta, Yunanistan'dan bir dostumuzun gönderdiği kırmızı şarap eşliğinde tamamladık yemeğimizi..
Kitaplardan, filimlerden, şarkılardan konuştuk..

Birbirimiz taa yıllar önce İsviçre'de bir düğünde tanımıştık
ve yıllardır hiç görüşmemiştik..
Oysa,
bu yıllar içinde
bir çok kitabı birlikte okumuş,
bir çok filimde birlikte  ağlamışız...

Hayat ne güzel...
Dostluklar ne güzel...
İnsanın bu kadar  güzel dostlar olması ne büyük şans...

Herkese keyifli bir hafta sonu diliyorum..
Bu akşam buluşacağınız dostlar sofrasında,
kadehlerinizi DOLÇE VİTA..... diyerek kaldırmanızı diliyorum.
Sevgiyle...
Efsun..




10 Mayıs 2013 Cuma

Fılıas....


http://www.youtube.com/watch?v=CIEwwaaF9N8


.This morning, I am listening the sufferer  songs ..
I'm trying to distract myself by looking at the clouds ..
A pain in my heart,
Tears in my eyes,
A lack of a space, as usual, been in ...

Do you have friends that you want to go along with,
While  she  were at the airport, passing through the  doors,
next to him, whıch want to go....together... 

I wish I could go to,

She always remain here,
I always feel like I warm breath on my neck,
Gently enfold, friends say, just listen to the voice of your heart ....

I have one .a wonderfull frıend family.

Yesterday, I had them again a great sadness passengers ..
Last passport control when they arrived,
I say  all of them goodbye ..

Tears of blood in my heart,
good-bye, I told them a good trip ..

".. Kalo taksıdı..."

Efharisto my lovely sister ...
Efharisto my lovely brother ...

We wıll meet as soon as....

Many many kısses.....

Efsun...

DOSTLARIMA....

http://www.youtube.com/watch?v=CIEwwaaF9N8


Bu sabah yine dertli şarkılar dinliyorum..
Kendimi avutmaya çalışıyorum bulutlara bakarak..
Yüreğimde bir sızı,
Gözlerimde yaşlar,
Bir eksiklik, bir boşluk içindeyim her zamanki gibi...

Sizin, 
O,
havaalanında, gişelerden geçerken, 
onun yanında, birlikte gitmek istediğiniz dostlarınız var mı bilmiyorum.. 

Keşke hiç gitmese,hep burada kalsa,
Soluğunu sımsıcak hep boynumda hissetsem, 
Usulca sarmalayıp,yüreğinin sesini dinlesem dediğiniz dostlarınız....

Benim var.. 

Dün, onları yolcu ettim yine büyük bir hüzünle.. 
Son pasaport kontrolüne geldiklerinde,
zorunlu  olarak vedalaştım hepsiyle.. 

Yüreğim kan ağlayarak, 
güle güle, iyi yolculuklar dedim  onlara..

"..Kalo taksidi..."

Efharisto my lovely sister...
Efharisto my lovely brother... 

28 Nisan 2013 Pazar

ERGUVAN RENGİ DOSTLAR..




Bazı dostlarınız vardır ki, onlarla çok sık görüşemezsiniz.. 
İstanbul'un  günlük koşuşturmaları ve semtler arası mesafeler,
bir çok dostunuzu görmenizi kısıtlar... 

Ama onlar, 
hep aklınızda ve yüreğinizdedir... 

Dün, işte böyle güzel insanlarla, güzel yürekli dostlarımızla birlikteydik.. 

Bahar,
ki bizim oralarda, bu bahara ACI BAHAR derler.. 
O kadar yürek burkan ki, yeşilin ışıltısında gözlerinizin kamaştığı bir bahardır bu... 

Çatalca, 
İstanbula çok yakın bir yerleşim yeri.. 
Bu kasabanın sembolü de ERGUVAN.. 

Dün, koca bir günü, ergüvan renginde ve ergüvan kokusunda geçirdim.. 

Karadeniz, ansınzın karşıma çıktı... 
Ayaklarımı ıslatıp, 
sahilden bembeyaz çakıl taşları topladım.. 

Akşam, evsahiplerimiz bizi bırakırken, 
arabanın içinde,
 tıpkı Voddy Ellen filmler gibi,
geçmişe bir yolculuk  vardı.. 

Hepimiz, politik bir süreçten gelen dostlarız..
Dünyanın ve insanların güzel olmasına çabalamışız.. 
Dostluklarımız, 
parmaklarımız, hep güzel ve doğrudan yana yaşanmış.. 

İşte bu güzel geçen yıllar, 
hala günümüzü güzelleştirmeye devam ediyor.. 

Bir ergüvan salkımında saklanan sır gibi... 

Herkese, erguvanlar içinde gizlenmiş dostluklar diliyorum.. 
Keyifli bir çalışma haftası olsun diyorum... 

Sevgilerimle...
Efsun
 

29 Mart 2013 Cuma

This Mornıng.....




This morning I caught the sunrise.

Huge window of the room and goes back to sleep with the ceiling ..
When you open your eyes, you fınd alone with clouds ..

Istanbul's skyline in the distance, say hello to your day with ..

Here are the lights of the sun this morning,
in glitters,
I got started to emerge ...

I took a deep breath ..
Enjoy a sparkling spring morning, waking up with the
I started a new book ...

read,
mind,
What did my friends passed ..

I have a great friend,
and hospitalizations in the future to check out this morning ..
He never thought possible at one time,
hospital two weeks ago, was due to an embolism ..

Life is hugged him again ...


Another friend, a distant sea from the land
dear came to Istanbul ...

I know thıs  news ..
What  about others.....

Where are they now,
How do they  woke up in the morning,
What's going to do today,
Where will  they go ...

I,
Before go to the bank today to pay my taxes ..

then,
I wıll go to the bazaar  for green and sparkling ..

New detached branch of red tomatoes,
fresh artichokes,
red peppers,
green cucumbers will be waiting for me ...

Tomorrow,
My friends  wıll come from Switzerland ..
Happy to meet them with enthusiasm
I walk the streets of Istanbul ...

My daughter will wake up soon ..
I'll read my new book ..

This blue planet
as beautiful as you , I can open my heart to my friends
life once again look gratitude ...

I wish for a nice baseline to be awakened ...

'll Send you all my love armful ...

Hello...
Efsun ...


Bu Sabah....





Bu sabah güneşin doğuşunu yakaladım.

Uyuduğun odanın penceresi koskocaman ve tavana kadar uzanır.. 
Gözünüzü açtığınızda , kendinizi bulutlarla başbaşa bulusunuz..

Uzaklarda İstanbul silüeti ile güne merhaba dersiniz.. 

İşte bu sabah güneşin ışıklarını,
pırıltılar içinde, 
doğmaya başlarken yakaladım... 

Derin bir nefes aldım.. 
Pırıl pırıl bir bahara sabahına uyanmanın keyfi ile
yeni bir kitaba başladım... 

Okudukça, 
aklımdan,
dostlarımın neler yaptıkları geçti ..

Çok sevdiğim bir arkadaşım, 
bu sabah hastanaye kontrol için gelecek..
Hiç ummadığı bir anda,
bir emboli ile nedeni  iki hafta önce  gelmişti hastaneye.. 

Hayat, onu yeniden kucakladı...


Bir başka dostum, uzak bir deniz diyarından
gelmiş sevgili İstanbulâ...

Bunlar, bildiğim haberler..
Ya bilmediklerim... 

Şu anda neredeler,
nasıl uyandılar sabaha,
Bugun neler yapacaklar, 
Nerelere gidecekler...

Ben, 
bugün vergimi ödemek için önce bankaya gideceğim..

Sonra, 
yemyeşil ve ışıl ışıl semt pazarına gideceğim..

Dalında yeni kopmuş kırmızı domatesler, 
taze enginarlar, 
kırmızı biberler, 
yeşil salatalıklar beni bekliyor olacak... 

Yarın, 
İsviçre'den dostlarım  gelecek.. 
Onlarla buluşmanın mutlu heyacanı ile
dolaşacağım İstanbul sokaklarını...

Kızım, birazdan uyanacak.. 
Ben, yeni kitabıma  devam edeceğim.. 

Bu mavi gezegende, 
yüreğimi açabileceğim sizin gibi güzel dostlarım olduğu için
bir kez daha şükranla bakacağım hayata... 

Sizlerin de güzel bir başlangıçla uyanmış olmanızı dileyeceğim...

Hepinize kucak dolusu sevgilerimi göndereceğim...

Merhaba... 
Efsun...

12 Mart 2013 Salı

YENİ BAŞLANGIÇLAR MEVSİMİ

Saat onsekizi iki dakika geçiyor 
ve günlerden salı.... 

Ben, evimde,
mutfak penceresinden 
karşımda, günün son ışıkları ile parlayan
Fatih Camiini seyrediyorum.. 

Ve akşam yemeği için eve gelecek kızımı bekliyorum.

Hayatım, bu güne dek hep bir koşuşturma içinde  geçti..

Pek sık rastlanan bir şey değil, 
haftanın bu günününde ve günün bu saatinde,
evimde oturup kahvemi yudumlamam... 

Bu hayatta en sevdiğim şeylerden birisi,
kitapçıda,
yeni çıkan kitaplara bakmak,
o anda beni kendine çeken en keyifli kitabı hemen satın alarak,
eve gelip büyük bir keyifle okumaya başlamaktır.. 

İşte bugün de böyle oldu.. 

Öğleden sonra, 
kendimi kitapçıda buldum ve 
''..YENİ BAŞLANGIÇLAR MEVSİMİ '' isimli kitabı aldım.. 

Kitabın arkası, 
tam da benim bugünlerdeki ruh halimi yansıyıyor: 

''....Kimi zaman, hayatın karmaşasından başımızı kaldırmak,
dertlerimizi geride bırakmak yada bize zarar veren alışkanlıklarımızdan kurtulmak için
bir yol bulmaya çalışırız. 
Ve bu arayışta en büyük yardımcımız dostlarımız olur...
Sadece iyi değil, kötü günde de yanıbaşımızda duran,
ve her sonun bir başlangıca vesile olduğunu hatırlatan can dostlarımız....''

Gerçekten, 
bu satırları okuduktan sonra hemen bu kitabı satın aldım.. 

Daha okumaya başlamadan önce ise, 
benim sevgili can dostlarıma da bir akşam selamı göndermek istedim..

Bu dünya, sizler gibi dostlarım sayesinde güzel...

Hepinize çok teşekkür ediyorum ve sevgilerimi gönderiyorum...
Efsun

10 Mart 2013 Pazar

DİLLER, DİNLER, MİLLİYETLER...



http://www.youtube.com/watch?v=uEDboHDSU50


Yorulmuşum...
Ayaklarımı, dizlerimin altına toplamış,
akşam üstü  saat beşte, çayımı yudumluyorum...

Aklımdan geçenleri,
karşımda çayını yudumlayan kızımla paylaşıyorum....

Diller,
Dinler,,,
Milliyetler....
İnsanoğlunun yarattığı kavramlar....

Bu sabah,
uzun zamandır aklımda dolaşan,
bir mektubu yazdım...

Bir kız kardeşim var..
Suyun öte yanında..
Atına yakınlarında..

Türkçe bilmez,
İngilizce bilmez..

Ben, Yunanca bilmem....
Başka  dil bilmem...
Onunla ortak bir dilimiz var...
Yüreğimiz...

İşte, bu sabah,
bu kızkardeşime,
google çeviriden tek tek heceleyerek,
Yunanca bir mektup yazdım..

Sonra,
saat onbire doğru,
başka bir kardeşimin,
annesinin ölüm yıldönümünü anmak için,

Samatya'daki Surp Ermeni Kilisesinde ,
Ermeni bir papazın,
Türkçe duaları ve nasihatlaeri ile
yaşam ve ölümü dinledim...

Ermeni Kilisesinden sonra,
kilisede bulunan Ermeni dostlarımız ile
Topkapı Ermeni Mezarlığına gidildi...

Topkapı'da Ermeni Mezarlığının tam karşısında
bir Rum mezarlığı ve Rum  Manastırı var...

Dostlarımızı yolcu edip,
bir de Rum dostlarımızı ve anmak üzere,
Rum Manastırını ziyaret ettik...

Huzur içinde uyuyan,
sessizce, dallardaki kuşların cıvıltılarını dinleyenleri gördük...

Kimbilir,
ne hayatlar yaşandı bu anıtlarda...
Diyerek dolandık...

Çıkışta,
yol bizi,
bu kez
bir Türk mezarlığının içinden dolaştırdı...

İşte,
İstanbul böyle bir zenginliktir...

Dillerin,
dinlerin,
milliyetlerin birbirine yaslandığı bir kent..

Bu kentte yaşayıp,
bu zenginliklerin içinde,
dillerin, dinlerin, milliyetlerin olmadığı bir dostluğu yaşayabilmekten daha güzel ne olabilir...

Tüm dostlarımı, saygıyla selamlıyorum..
Yüreğim ve insan sıcaklığımla... .

Efsun...
10.03.2013
17,03
İstanbul.....




12 Şubat 2013 Salı

Ellinci Yıl....



Dün, annemle babamın ellinci evlilik yıldönümü idi...
Bundan tam 50 yıl önce, 12 Şubat 1963 sabahında,
aynı yastığa başkoymaya karar vermişler...
Dün akşam  telefonda konuşurken,
babam;
-Göz açıp kapayıncaya kadar elli yılı geride bırakmışız dedi ve
annemle birlikte ,
kendi bağlarından yaptıkları şarabı içerken
kadehlerin çınlatısnı dinletti...

Evlendiklerine, annem onyedi, babam yirmi üç yaşında imiş..
Ege'nin Eşeler yaylasının kenarında kurulmuş bir köyde doğmuşlar..

Eşeler yaylasına çıkan,
Manatır adı verilen ve yemyeşil çamların içinde kaybolmuş
bir vadide her ikisini ailerine ait tarlaları varmış..

Çocuklukları  bu tarlalarda geçmiş..
tarla komşuluğundan,
yaşam  komşuluğuna geçmişler...

Babam, yedi yaşında kaybetmiş babasını..
Babaannem, tam yedi çocukla tek başına kalmış..
Masmavi gözleri olan,
becerikli ve akıllı bir kadındı..

Gönen Köy Enstitüsünde  parasız  yatılı okumuş babam ve
edebiyat öğretmeni olmuş..
Annemi dedem okutmamış..
Onaltı yaşında nişanlayıp, onyedi yaşında da evlendirmiş omu...

Bindokuzyüz altmışdört yılının bir aralık günü ben dünyaya gelmişim..
İlk çoçuklarına, "Efsun" ismini vermişler...

Namık Kemal'in " Ne efsunkar imişsin ey didarı hürriyet..."  şiirinden esinlenerek...
O zamanlar, Merzifon'un Havza ilçesinde öğretmenli yapıyorlarmış..

İkinci çocukları doğduğunda ise " Ülkü"  ismini koymuş babam..
İkinci kardeşim doğduğunda,
babam, Sarıkamış'ta asker ve annem tek başına köyde doğurmuş kızkardeşimi..

Son kardeşim doğduğunda, ona da "Zeliha" ismini koymuşlar..
Çünkü hem babaannemin hem de anneannemin ismi Zeliha imiş...

Oniki eylülden önce Töb-der'li idi babam..
Çocukluğumuzda,
bindokuzyüzyetmiş dört, yetmiş beşlerlde Denzili'ye gelmiştik
ve babam bizi arasıra Töbder'e götürür,
oradaki öğretmen arkadaşları ile kaynaştırırdı bizi..

Yılllar, ne çabuk geçiyor gerçekten..
Bizler büyüdük...
Çocuklarından iki tanesi avukat oldu,
bir tanesi müzik öğretmeni...

Hepimiz evlendi ve  çocuklarımız oldu..
Hepimizin de  kızları var..
 Beste, Bahar, Karya, Ekin, Irmak...

Yaz tatillerinde, Salda Gölünde toplanırız..
Orada,
çam ağaçlarının içinde,
münik bir evleri var annemlerin..
masmavi Salda Gölü  selamlar her sabah sizi..
İşte, bu  topantılarda,
birbirimize sarılıp
"Bütün kızlar toplandık" şarkısını söyleriz kahkahalarla...

Canım annem ve babam,
sizlere ve hepimize,
sağlık ve mutlulukla geçecek nice yıllar diliyorum
ve ellerinizden öpüyorum..

Kızınız Efsun
13.02.2013
sabah 9,00
İstanbul...





2 Şubat 2013 Cumartesi

LEAD PENCIL FACTORY

LEAD PENCIL FACTORY
Recently, I was not writing anything about the books I've read lately.

This morning I read a book, written in a language that is absorbing,
Being lazy I got up, made myself a cup of coffee and started to touch my keyboard keys.
I finished the last book of a Greek author: SOTI Triantafyillou
LEAD PENCIL FACTORY
I am, in general, I see where one works translated into Greek, is immediately read.

In this book, GATA discovered while going to be a problem in my hands ..

Name one thing before didnt bring anythings for me ..
But when I close the last page of the book, the first job,
To check whether the entities in the novel was a real internet ...
The book is a means of Athenian Asimakis family, told a historical process.

History of the world between 1866-1940,
revolutions, leaders, cities, countries are very nice woven ...

While reading the book yourself, sitting in a café, together with Lenin in Zurich
or before the second world war the military junta in Athens, and in the middle of the cold war

Do you think the Communists were arrested ...

In the book, the heroes of the novel intertwined with real people ..
Problems of Socialism in the then, the Greek Communist Party, and so a lot of the current policy debate, in a language which was very pleasant transferred to the novel ...
Especially, at the beginning of 2013, these determinations have read, the internal spend even more attractive to your eye comes from the book ..
Sincerely .

..http://www.gbip.gr/book/26333/Triantaf%C3%BDllou,_S%C3%B3ti/The_Pencil_Factory

 

KURŞUNKALEM FABRİKASI

http://www.dr.com.tr/Kitap/Kursun-Kalem-Fabrikasi/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000290338

KURŞUNKALEM FABRİKASI 

Son zamanlarda okuduğum kitaplara dair bir şey yazmıyordum. 
Bu sabah okuduğum bir kitap, o kadar sürükleyici bir dille yazılmıştı ki, 
Üşenmeden kalktım, kendime bir  kahve hazırladım ve klavyemin tuşlarına dokunmaya başladım. 

En son bitirdiğim kitap, Yunanlı bir yazara ait: Soti Triantafyillou
KURŞUNKALEM FABRİKASI 

Ben, genel olarak nerede bir Yunanca'dan çevrilmiş eser görsem, hemen alır okurum. 

Bu kitabı da, GATA'ya  ellerimdeki bir sorun için gidip gelirken keşfettim.. 

İsmi önce bir şey çağrıştırmadı.. 

Ama kitabın son sayfasını kapattığımda,  ilk işim, 
internetten romanda geçen kişiliklerin gerçek olup olmadıklarını kontrol etmek oldu... 

Kitapta, Atina'lı Asimakis ailesi aracılığı bir, tarihsel bir süreç anlatılmış. 

1866-1940 arasındaki dünya tarihi,
devrimler, liderler,  kentler, ülkeler arasında çok güzel dokunmuş...

Kitabı okurken, kendinizi Zürih'te Lenin ile birlikte bir kahvede otururken 
veya Atina'da ikinci dünya savaşı öncesi Askeri Cuntanın ve soğuk savaşın ortasında
Komünistler tutuklanırken buluyorsunuz... 

Kitapta, gerçek kişiler ile roman kahramanları iç içe geçmiş.. 

Sosyalizmin  o dönemki sorunları, Yunan Komunist Partisinin güncel politikası ve buna benzer bir çok tartışma konusu, romanda çok hoş bir dille aktarılmış... 

Hele, 2013 yılının başlarında, bu saptamaları okuyup, iç geçiriyorsanız kitap gözünüze daha da çekici geliyor.. 

Saygılarımla...