12 Ocak 2025 Pazar


 ❤️

Felsefe ve Müzik 

Bugünlerde, sanat ile ilgili biraz isyankar duygularım var. Şöyle ki; geçenlerde çok sevdiğim bir sanat kurumunun ana sayfası geldi önüme. Baktım ki, bütün üst tabaka şirketler, sponsor olarak yer alıyor. 

Çok ilginç bir şekilde, ruhum karardı. Bizim sanat adına bayılarak izlediğimiz şeylerin, aslında bu ekonomik sistemin ana çarklılarının bir lütfu gibi hissettim ve o kurumu takip etmeyi bıraktım. 

Sonra bu duygularımı, bir arkadaşım ile paylaştım. 

Ama o dedi ki; "yanlış yaklaşıyorsun, önemli olan onların da sanat adına elini taşın altına koymuş olmaları ve sanatın insanlara ulaşmasına destek vermeleri.." 

İkircimde kaldım. 


Diğer bir ikircimim ise, klasik müzik ile ilgili. 

Bu günlerde, on sekizinci yüzyılda, Londra'da geçen bir dizi film izliyorum. 

Kraliyet baloları, evlendirme çağındaki gençlerin talip bulma çabaları vb.

Bütün bu süreçlerde, arkada sürekli çalan bir orkestra ve vals yapan,  o müzik ile kendini başkalarına beğendirmeye çalışan genç kızlar ve erkekler.. 

Günümüz ilgi alanında olmayan bir yaşam tarzı. 

Peki bizler ne yapıyoruz;

Büyük orkestraların güzel konserlerini dinlemek için kültür merkezlerine gidiyoruz. 

Aslında, o müzikler, kesinlikle bu konserler için yazılmamış bence. Mozart, kraliçe kendini beğensin ve o salonlarda güzel müzikler dinlensin diye yazmış o notaları. 

Evet, büyük bir başarı ve büyük bir yetenek. 

Ama bugün bizim veya benim gözümde yücelttiğim kadar ulvi bir şey değil belki de... 


Yapay zekadan, Felsefe ve Müzik konulu bir görsel talep ettim. 

Ve bu görseli yarattı. 

"Aklın ve ruhun uyumu" diye de açıklama yaptı bana.. 


Neyse... 

İyi pazarlar diliyorum. 

Sevgilerimle..

Efsun 

5 Ocak 2025 Pazar

BAZI ANLARI DONDURMA ARZUSU..


BAZI ANLARI DONDURMA ARZUSU.. 
Az önce, annemi aradım, günaydın demek için. 
Dedi ki; Emine Hanım’a,  Süheyla Hanım oturmaya gelmiş. Ben de onların yanına gideceğim   çay içmeye… 
Birden ruhum, seksenli yıllara ışınlandı. 
Aslında, o an şunu hissettim: 
Benim gelmesini umduğum  “gelecek” ; sanırım şu an “içinde bulunduğum gelecek”  değildi…..
………………………………………
Denizli Merkez Ortaokulu.. 
Denizli  Öğretmenler Sitesi Mahallesi. 
Kazım  Bey amca bizim okulda  öğretmendi. Kızı, en yakın arkadaşım. 
Babam,  bizim  okulda öğretmen idi ama bizim derse girmedi hiç. 
Hüsam Bey Amca.. Beden  Öğretmenimiz ve karşı  komşumuz. Kızı,  harika bir enerji ile cıvıl cıvıl. Bizden bir yaş büyük idi ama  çok severdim. Hala çok severim, hayranım yine.. 
Öğretmenler, birleşerek büyük bir arsa almışlar ve birer katlı  evler yapmışlar. Aynı okulda öğretmen ve aynı mahallede yaşam.. 
Çocuklar, aynı okulda öğrenci. 
Hanımlar,  “ev hanımı” ve   candan komşuluklar.. 
Her annenin,  bir “Günü” var. Hanımlar  hangi gün kimin evi var ise ona misafirliğe gider. Bu standarttır. 
Çocuklar, beraber ders çalışır. 
Cuma  akşamları , ailecek  ev gezmesine gidilir. Ama gündüzden  çocuklar gider ve şöyle der: 
“Ayten Teyze; akşam evde iseniz  biz misafirliğe gelmek istiyoruz…” 
Evet, habersiz ev gezmesine  gidilmezdi. 
Çocuklar,  okuyup, gelecekte iyi bir yaşam  sürmeleri  için sıkı çalıştırılırdı. Disiplinli  bir okul hayatı yani.. 
Yaz tatillerinde, mahallede  çoğunlukla her öğretmen kendi köyüne  tatile giderdi. Sanırım sadece  Emine Hanım  teyzelerin  yazlığı vardı. Başka kimsenin var mıydı  anımsayamadım şimdi. 
Güzel zamanlardı. 
Henüz seksen darbesi olmamıştı. 
Babam bizi  bazen Töb-Der  Lokaline götürürdü. Anımsıyorum. 
Çok büyük bir kütüphanemiz vardı. Hala var. 
Babam Türkçe Öğretmeni idi.  Biz,  Rus Klasikleri, Fransız  Romanları  ile burun buruna  büyüdük. 
Evimize  her gün mutlaka  Cumhuriyet  Gazetesi alınırdı. 
Aylık dergiler   gelirdi ama şu an isimlerini  anımsayamadım. 
Ecevir, umuttu. 
Şenay Teyze,  politika ile  daha çok ilgili idi.  Mavi gömlek moda idi. Sanırım sembol idi. 
….
Neden  bunları  anımsadım tek bir  cümle ile.. 
İnsan beyni çok ilginç. 
Hani, impulslar  varmış ya, beyinde.. 
Benim beynim,   böyle ışınlanmalar yapıyor bazen.
Aslında,   biraz hayata karşı kırgınlık ve küskünlük belki de.. 
Ben, şahsen,  o zamanlarda HAYATIN DONMUŞ OLMASINI  dilerdim. 
Umut  dolu zamanlardı.. 
Sevgilerimle.
05.01.2024 
İstanbul / saat 15.12.
Efsun 


 

2 Nisan 2023 Pazar

NİNEMİN PAYAMLARI ( Hayatın devamlılığı üstüne düşünceler)


NİNEMİN PAYAMLARI
( Hayatın devamlılığı üstüne düşünceler)


Bugün, bahçede ninemin "payamlarını sıydım.. "
Yani ninemin tarlasından gelen "bademleri kırdım..

Çimenlerin üstüne usul usul yağmur yağdı,
benim ellerim de usul usul badem kırdı hem de geçmişe yolculuk yaptı..

Biz çocukken, okullar kapanınca hemen Köy'e giderdik. Köyde, babaannemin kerpiçten evinin mutfağında, ninem bize tarladan getirdiği payamları kırdırırdı.
Bütün yeğenlerimi hatırlıyorum, Ninemim bütün çocukları ve torunları birlikte olurduk.
Akşamları, evin damına çıkar yıldızları seyrederdik.
Çıktığımız merdiven, iki yanından tutamağı bile olmayan tahta bir merdivendi. Bir de ninemin minderlerini taşırdık yukarıya, üşenmeden..

Ne güzel zamanlardı.
Şimdi bütün yeğenlerim, kuzenlerim, neredeyse dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda..
O güzel çocukluk günleri nasıl da insanın içini ısıtır..

Geleyim bu güne..
Güzün, bademleri toplarken ağacın bir tanesi acı çıktı.
Günyakada'ki ağaç..

Annem, kardeşimle bana badem göndermiş ve kısmetime bütün acı bademler bana gelmiş.
Bademler aylardır balkonda duruyordu.
Bugun internetten bu acı bademler ne yapılır diye araştırdık kızımla..
Meğer, acı badem ile hem "ACIBADEM KURABİYESİ" hem de "MACARON" yapılırmış..
Sonunda bademlere çözüm bulmanın sevinci ile tüm bademleri bahçaden topladığım iki beyaz taş ile üşenmeden kırdım.

Ama , anneme söyledim; seneye o ağacı kesinlikle toplamayalım..

Hayatın devamlılığı nerede?
Benim ruhumda,
Benim kalbimde..

Çocukluğumun güzel değerlerini kaybetmeden yaşamak istiyorum..
Herkese keyifli bir akşam diliyorum.
Sevgilerimle..🌿🌞🌏⭐️💥🌗


 

25 Ağustos 2021 Çarşamba

A WEDNESDAY MORNİNG THOUGHTS

 I was early this morning again..

First, I sent my morning greetings to the people I love around the world.
Then, I received an invitation to Bodrum from my dear friends in Bodrum.
By the way, I had my coffee and water with me.
And my favorite radio channel these days...

https://www.canliradyodinle.fm/radyo-egenin-sesi-dinle.html

I finished my work quickly by obeying the sound of the sea coming from far away.

Then I ran down to the sea.
There was a vast blue and only Mudanya Ferries passing far in the sea.

In the morning, after walking with a few people walking on the beach, we greeted each other with the sun on the rocks of the breakwater.

This morning I listened to the book "BROKEN STONES" by Heraclitus.
Then I listened to some English books.

Then we chatted with my sister in Ankara.
An aunt we love very much has been in intensive care for a week.

The woman suddenly fell ill while drinking coffee and the doctors weren't saying anything good.

Why am I writing all this?
A friend of mine, whom I said good morning and whom I love very much, wrote, "I hope everything is fine since we see each other."

Here, I am writing these lines and sending them to my dear friends.

I love certain things in life.
For example, I love Ataol Behramoğlu's poem "There is something I have learned from my experiences".

For example, I love being on the road.
For example, I love chatting with my friends.

I embrace you all with love.
I wish you a beautiful summer morning.
Maybe we'll have a morning coffee together.

With love.
Efsun

https://www.youtube.com/watch?v=CQv6tKu5P5k

--

BİR ÇARŞAMBA SABAHINDA AKLIMDAN GEÇENLER...

 


Bu sabah erkenciydim yine..
Önce, sabah selamlarımı  gönderdim, dünyanın  dört bir yanındaki sevdiğim  insanlara..
Sonra,  Bodrum'daki çok sevdiği dostlarımdan, Bodrum daveti aldım. 
Bu arada kahvem  ve suyum  yanımda idi. 
Ve bu aralar en çok dinlediğim radyo kanalım...

Uzaklardan  gelen denizin sesine uyarak, hızlıca uyap işlerimi bitirdim. 

Sonra koşarak denize indim. 
Engin bir mavilik ve sadece uzaklardan geçen Mudanya Vapurları vardı denizde.  

Sabahları, sahilde yürüyen  bir kaç kişi ile birlikte yürüdükten sonra, dalgakıran'ın kayalıklarında güneşle birbirimizi selamladık. 

Bu sabah Heraklitos'un " KIRIK  TAŞLAR" kitabını dinledim. 
Sonra  biraz ingilizce kitabı dinledim. 

Sonra Ankara'daki kardeşimle sohbet ettik.
Çok sevdiğimiz bir  halaları,  haftadır yoğun bakımda imiş. 

Kadın, kahve içerken birden bire fenalaşmış ve doktorlar hiç iyi şeyler söylemiyormuş. 

Bütün bunları neden yazıyorum... 
Sabah günaydın dediğim ve çok sevdiğim  bir arkadaşım, " Görüşmeyeli herşey yolundadır dilerim" diye yazmış.

İşte, ben de  bu satırları yazıyorum ve siz sevdiğim dostlarıma gönderiyorum. 

Hayatta bazı şeyleri çok severim. 
Örneğin, Ataol Behramoğlu'nun " YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM  BİR ŞEY VAR" şiirini çok severim. 

Örneğin, yollarda olmayı çok severim.
Örneğin, dostlarımla sohbet etmeyi çok severim. 

Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. 
Güzel bir yaz sabahı diliyorum. 
Belki  bir sabah kahvesini birlikte içeriz.. 

Sevgilerimle.
Efsun 


15 Aralık 2020 Salı

FELSEFE MEKTUPLARI -3 (HERAKLEİTOS VE İNSANIN AKLININ ANAHTARI )

 ( AYNI IRMAKTA İKİ KERE YIKANILMAZ)

ποταμοῖσι τοῖσιν αὐτοῖσιν ἐμϐαίνουσιν, ἕτερα καὶ ἕτερα ὕδατα ἐπιρρεῖ."

 "Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar"

"Ποταμοῖς τοῖς αὐτοῖς ἐμβαίνομέν τε καὶ οὐκ ἐμβαίνομεν, εἶμέν τε καὶ οὐκ εἶμεν."

 "Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Hem varız hem yokuz.


İyi akşamlar..

Deniz;  henüz altı yaşında olan  bir kız çocuğu.

Günlük hayatta çok kıvrak  zekalı, çok hazır cevap bir çocuk.

Bu yıl, ilkokul birinci sınıfta ve okumayı yeni öğreniyor.

Ya da  öğretilmeye çalışılıyor.

Pandemi nedeni ile öğretmenleri onlara internet üzerinden ve cep telefonları aracılığı ile ulaşıyor.


Yeni öğretim sisteminde, önce tek  tek harfleri öğretiyorlar.

Annesi, Deniz'in hiç ders çalışmadığından ve okumayı  öğrenemeyeceğinden sürekli dertlenip duruyordu.

Geçen sabah evlerine kahve içmeye uğradığımda, Deniz, gel birlikte derslerini tekrar edelim dedim.

Çocuk kitaplarını  ve defterlerini getirdi.

Okumaya çalışıyor ama bir türlü iki harfi birlikte söylemeyi  başaramıyor.

Kelimelerle birlikte yazsa da, yine tek tek harflerde durup, annesinin yüzüne  bakıyor.


O sabah ve ertesi öğlen, Deniz'in dersleri konusunda ısrarcı oldum ama en sonunda pes ettim  ve  

Deniz'ciğim seni boşuna yormayayım,dedim.

Bütün bu hikayeyi neden anlattım.

Heraklietos'u anlatmak için.

Bu  dönemki felsefe konularım  içinde aklımda kalan  en önemli filozoflardan  birisi  "Herakleitos".

Heraklietos, Mİlat'tan önce 435-475 yılları arasında yaşamış Ephesos'lu (Efesli) bir düşünür.

Zengin  bir ailenin oğlu olarak dünyaya geliyor ama zenginliğin insanı bozduğunu düşündüğü için ailesinden kalan mirasını kardeşine  bırakıyor.

Yaşadığı dönemde hem siyasi yapıyı hem de Efes Kentinde birlikte yaşadığı insanları acımasızca eleştiriyor. Halk kitlelerini aklın sesine kulak vermeyen, kör ve cahil  kimseler olarak niteliyor.

Doğa üzerine" isimli eseri  günümüze ulaşmış.

Ateş ve Logos kuramı ile aslında  uyanıkken uyuyan insanlığı  dürtüp onu uyandırmaya çalışıyor.

"Tek bir ortak akıl (ilke yani logos)  vardır. Ama çoğunluk kendilerine ait bir akıl (Pherenosis) varmış gibi  yaşar. "

"Evren, uyanık olanlar  için tek ve ortaktır. Ama uykudayken her insan yana, yani kendi özel evrenine dönüp kıvrılır." diyor.

ATEŞ- LOGOS

Herakleitos eserine logos ile başlıyor:

 "Bu  her zaman var olan logos'u insanlar  yalnızca işitmeden önce değil,  işittikten sonra da anlamıyorlar.  Her şey bu logos'a göre  olup bittiği ve  ben her şeyi doğasına göre ayırt  ettiğim ve nasıl olduğunu bildirip  açıkladığım halde, söylediklerimle ve  yaptıklarımla karşılaştıklarında acemi gibi  davranıyorlar. Uykudayken  ne yaptığını  unutan öteki  insanlar gibi bunlar da uyanıkken  ne yaptıklarının  farkında değiller…."

 Nesnelerin kendisinden gelip, kendisine gittikleri ilk maddenin ateş olduğunu söylemiştir. Ona göre dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit gelecek sonunda tüm-ateşe girecektir, böylece akış yeniden başlayacaktır.

 Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Evren, karşıtlıkların savaşının oluşturduğu bir uyum  harmonia'dır:

 "Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda oluşur.

 Her şey akar ve sürekli değişir.Ana madde olarak gördüğü Ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir.


SONUÇ:

Aklımı  kurcalayan ve kalbimi acıtan  şey ise, çoğu zaman ben de içinde bulunduğum ortamlarda, kendimi, insanlara karşı Heraklietos gibi acımasız bir eleştiri içinde buluyorum.

İkibin beş yüz yıldır, insanın hamuru değişmemiş olabilir mi…

Yada, insanın AKLININ ANAHTARINI AÇMAK  neden  bu kadar zor.

Yeni sorularda görüşmek dileğiyle..

İyi akşamlar.


Sevgi  ve saygılarımla.

Efsun

15.12.2020- Gemlik Körfezi 

--


25 Ocak 2020 Cumartesi

KAYSERİ, NİĞDE, ADAPAZARI, İZMİT YOLLARINDAN İZLENİMLER


Gecenin bu ilerleyen saatlerinde, aklımdakiler ve ruhumdakiler uçup gitmesin istedim.  Ve  bu hafta içinde adım adım  dolaştığım şehirlerden kalan yol ve insan izlenimlerimi satırlara dökmek istedim. 

Geçen yıldan devam eden  bir Aile Hukuku Davası'nda verilen karar , Yargıtay tarafından  bozuldu. 
Hem de benim  müvekkilim aleyhine.  
Benim müvekkilim genç bir öğretmen kızcağız. 
21 yaşında iken,  bir doktor ile görücü  usulü evlendirilmiş. 
Doktor eş, sanırım  ruh ikizi çıkmamış ve kızcağız  mutluluğu yakalayamadığı ve eşin baskılarından  bunaldığı için intihara teşebbüs etmiş. 

Niğde Aile Mahkemesi,  kızın  boşanmasına ve doktor eşin kıza tazminat ödemesine karar vermişti.
Fakat Yüksek Mahkeme, kızın intihara teşebbüs etmesini " KUSURLU " davranış olarak değerlendirdi ve kararı iptal etti. 

İşte, Niğde'ye bu duruşma için  gittim. 

Niğde'ye doğrudan uçak yok. 
Önce Kayseri'ye uçak ile gittim. 
Sabah sabah beni  karlı dağlarda, pırıl pırıl bir güneş karşıladı beni. 
Ben, yeni bir şehre indiğimde kendimi hep mutlu hissederim nedense. 

Pazartesi  akşam üstüne kadar Kayseri şehir merkezinde dolaştım ve  saat 17,00 otobüsü ile Niğde'ye doğru yola çıktım. 

Niğde'ye ulaştığımda, gecenin karanlığı  ile birlikte   usul usul  kar yağışı başlamıştı. 

O geceyi Niğde Öğretmen Evi'nde  geçirdim. Harika  bir bina. 
Rus'ların  taş binalarına benziyor. 1800'lü yıllarda okul binası olarak yapılmış. 

Bahçesinde, dev çam ağaçları vardı. Sabah uyandığımda kendimi Moskova'da  eski bir Daça'nın  bahçesinde hissettim. 

Duruşmadan sonra,  Niğdeli çok iyi kalpli bir avukat arkadaşımın  desteği ile kolayca Kayseri^ye ulaştım. 
Kızıma  biraz Kayseri hediyesi aldım. 

Ve akşam uçağı ile İstanbul Havaalanına indim.
Bir uçak yolculuğunda  en sevdiğim kelime " HAS LANDED" kelimesidir. 


İki gün sonra da, İzmit aktarmalı Adapazarı'nda   adliyede bir  bilirkişi incelemesine  gittim. 

Dönüşte, İzmit'teki okul arkadaşıma uğradım. 
İzmit'e bayıldım. Çok sevimli bir şehir imiş. Tarihi kalıntıları ve sevimli  bir çarşısı var. 
En yakın zamanda yeniden gitmek istiyorum. 

Ruhumun gezgin tarafı böyle küçük gezilerden keyif alıyor. 
Ama birgün daha uzun gezilere çıkma hayalim hep kalbimde..