http://www.bachsocietyhouston.org/choiraudio.htm
Bu yağmurlu İstanbul akşamında,
yağmur damlaları pencerelerin beyazlığından süzülürken,
rüzgarın sesi, karşıda uzanan şehrin ışıklarına eşlik ediyor...
Kış aylarını hem çok seviyorum hem çok sevmiyorum.
Çok seviyorum, çünkü bütün sanatsal etkinlikler sizin yaşamınızı dolduruyor
Çok sevmiyorum, çünkü yağmur damlaları ve rüzgar sizi yolunuzdan alıkoymak için işbirliği ediyor..
Bu sabah yine aynı şey oldu.
Çırağan Sarayında,
Mabeyin Salonunda,
Barok Müzik dinletisine davetli idim.
Camlardan süzülen damlalar ve esen rüzgara rağmen
erkenden uyandım.
Kendime güzel bir hafta sonu kahvaltısı hazırladım.
Sonra giydim çizmelerimi,
aldım kırmızı şemsiyemi
düştüm yollara...
Sarayın kapısından içeri girince
unutuverdim tabiiki
dışardaki soğuğu, esen rüzgarı...
Tam saat 11,00'de başladı müzik.
Üç güzel sanatçıdan,
Bach'tan Monti'ye uzanan
Flüt, keman ve arp'tan oluşan bir düş yaşadık.
Düzenleme muhteşemdi.
Çalınan her eserin sanatçısının doğduğu ve yaşadığı yerler
bir slayt gösterisi olarak verildi.
Önde keman, arp ve flüt
arkada yemyeşil uzanan kırlar
ve ortaçağ şatoları
dinleyenleri
uzun bir yolculuğa götürdü...
.....
Böyle güzel yolculuklar
ve keyifli hafta sonları olsun tüm dostlarıma...
Efsun
hayati guzel kilmak bizim ellerimizde to create abeautiful life in our hands
31 Ekim 2009 Cumartesi
30 Ekim 2009 Cuma
Afyon Günlükleri 1(06.06.2008)
Merhabalar,
Bu satırları sizlere Afyon semalarından yazıyorum.
Penceremin tam karşısında yemyeşil bahçeler ve yemyeşil tepeler uzanıyor.
Tepelerin yeşili, bahar yeşili olduğu için beni daha çok çoşkulandırıyor..
Bu sabah otobüsümüz bizi otelin tam önünde indirdi. Ziyaret edeceğimiz büroyu arayarak, yol yorgunu olduğumuzu ve öğleye kadar dinleneceğimizi bildirdim. Afyon'a hiç yolum düşmemişti. Sadece Varan dinlenme tesislerinden, sabah beş molalarını biliyorum. Bu kez Varan şehir merkezine girmediği için başka bir firma ile gelmek zorunda kaldık. Otobüsümüz tam bir "yurdum insanı" manzaraları idi. Arkamızdaki koltukta oturan bayan, sabah molasından sonra hiç selam sabah vermeden, koltuğu iteleyerek biraz yukarı kaldırmamız için bizi fırçaladı. Molada beni başka bir sürpriz bekliyordu. Dinlenme tesislerinde " Kavala Kurabiyesi" satılyordu. Benim yıllardır "Selanik Kurbiyesi" adıyla Yunanistan dönüşlerinde paket paket aldığım bademli un kurabiyeleri... Sabah uyku tutmayınca, önce termal havuzu arkasından da ılık su havuzunu ziyaret edip kendime bir güzellik yarattım. Gözlerim tavanda dolaşırken, ne yalan söyleyeyim işverenlerime ilk kez teşekkür ettim içimden... Dokuz otuzda kahvaltıya indim ve Afyon sucuğu, Afyon kaymağı, taze yoğurt eşliğinde yine kendime başka bir güzellik yarattım. Buraya gelmeden önce, buraların tarihi önemini çok iyi bilen bir arkadaşımdan görülmesi gereken yerleri, başka bir arkadaşımdan da kirazı ile meşhur bir ilçeyi öğrenmiştim. Kitap olarak ise yanıma tam da buraları anlatan "Şu Çılgın Türkler.." kitabını aldım. Ve en güzel sürpriz, bu hafta Afyon Caz Festivali var ve ben cazcılarla aynı oteldeyim. Sabah onlar yan masada kahvaltı yapıyorlardı. Sonra bir baktım organizatör Hüseyin Bey , bizim kattaki asansörde.Hemen bu sabah İstanbul'dan geldiğimizi ve festivale nasıl katılabileceğimizi sordum... Akşama 20.30'da "Milet Hamamı" bahçesindeki Cenk Erdoğan Üçlü'sünün konserine oteldeki cazcılarla gideceğim.. Öğleden sonra ne yapacağım diye aklınıza takılmasın, adliyeye gidip dosya tarayacağım... Şimdilik hoşçakalınız... Afyon'dan kucak dolusu sevgiler&saygılar.... Efsun
A rainy mornıng in Istanbul
We are forgetting
To progress a forest heart over a wooden brıgde
The mountaıns shades ın a blue lake
in the distance to the Greece, the pine trees greenery in a monastery
To the harmony of a moss in the forest stones
To inviting stance of blackberries,
The lines of the veins in a leaf,
The pink flowers in the slopes
The sound of the birds in a stagnant pond,
Emitted from the strings of a violins silence,
The sound of the birds in a deep valley,
The drops in the tab on the stones,
The harmony of the water lily,
And a rainbow over the mountains ....
Deeply forgettıng,
In this universe, the every second is
progressing quıckly
and we havent chance to the return.................
A rainy mornıng in Istanbul
I am sending my love and respect
...
With friendship ..
Efsun
To progress a forest heart over a wooden brıgde
The mountaıns shades ın a blue lake
in the distance to the Greece, the pine trees greenery in a monastery
To the harmony of a moss in the forest stones
To inviting stance of blackberries,
The lines of the veins in a leaf,
The pink flowers in the slopes
The sound of the birds in a stagnant pond,
Emitted from the strings of a violins silence,
The sound of the birds in a deep valley,
The drops in the tab on the stones,
The harmony of the water lily,
And a rainbow over the mountains ....
Deeply forgettıng,
In this universe, the every second is
progressing quıckly
and we havent chance to the return.................
A rainy mornıng in Istanbul
I am sending my love and respect
...
With friendship ..
Efsun
Bir yağmurlu İstanbul sabahından
Tahta bir köprünün üzerinden bir ormanın yüreğine ilerlemeyi,
Mavi bir göldeki dağların suya vuran aksini,
Uzaklarda bir Rum Manastırındaki çam ağaçlarının yeşilliğini,
Yosunların taşlarda boy veren ahengini,
Böğürtlenlerin davetkar duruşunu,
Bir yaprağın damarlarındaki çizgilerini,
Yamaçlardaki pembe çiçekleri,
Durgun bir göletteki kuşların sesini,
Bir kemanın tellerinden yayılan sessizliği,
Derin bir vadideki kuşların sesini,
Taşların üzerinde sekerek inen damlaları,
Nilüferlerin sudaki ahengini,
Ve bir gökkuşağının dağların üzerinde dansedişini....
Unutuyoruz..
Bu evrende, her saniyenin koşarak ilerlediğini
ve yeniden geri dönüş şansımız olmadığını
Unutuyoruz....
.................
Bir yağmurlu İstanbul sabahından sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum...
Dostlukla..
Efsun.
Mavi bir göldeki dağların suya vuran aksini,
Uzaklarda bir Rum Manastırındaki çam ağaçlarının yeşilliğini,
Yosunların taşlarda boy veren ahengini,
Böğürtlenlerin davetkar duruşunu,
Bir yaprağın damarlarındaki çizgilerini,
Yamaçlardaki pembe çiçekleri,
Durgun bir göletteki kuşların sesini,
Bir kemanın tellerinden yayılan sessizliği,
Derin bir vadideki kuşların sesini,
Taşların üzerinde sekerek inen damlaları,
Nilüferlerin sudaki ahengini,
Ve bir gökkuşağının dağların üzerinde dansedişini....
Unutuyoruz..
Bu evrende, her saniyenin koşarak ilerlediğini
ve yeniden geri dönüş şansımız olmadığını
Unutuyoruz....
.................
Bir yağmurlu İstanbul sabahından sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum...
Dostlukla..
Efsun.
22 Ekim 2009 Perşembe
Good mornıng İstanbul
Good morning Istanbul
Good morning world
Good morning universe
In the wings of a seagull
white table in a braedsalesman
the old fisherman's bucket on Galata Bridge
A dentist's chair,
in a doctor's bunk
A judge panel
in the arms of a mother
a sip of hot tea
In the last captain long way from the throat float
an almond tree in white flowers was asleep
In a distant shore of the island egean
After less than a sparrow's wing at the ends will be aired redness in the morning light
friendship comes to you
love comes to you
...
Efsun
Günaydın İstanbul
Günaydın İstanbul
Günaydın dünyaGünaydın evren
Bir martının kanadında
bir simitçinin beyaz tablasında
Galata Köprüsünün üzerindeki balıkçının kovasında
Bir dişçinin koltuğunda,
bir doktorun ranzasında
bir yargıcın masasında
bir annenin kollarında
sıcak bir yudum çayda
boğazdan süzülerek geçen uzun yol kaptanında
bir badem ağacıcın uykuya dalmış beyaz çiçeklerinde
uzaklardaki bir ege adasının sahilinde
az sonra havalanacak bir serçenin kanat uçlarındauzaklardaki bir ege adasının sahilinde
sabah aydınlığındaki kızıllıkta
dostluk gelsin
sevgi gelsin
sizlere
....
Efsun
16 Ekim 2009 Cuma
14 Ekim 2009 Çarşamba
Postadan İstanbul gelsin bu sabah
Postadan İstanbul gelsin bu sabah
Parmaklarınız,
kahverengi bir zarfa dokunsun,
kenarından usulca açarken
bir İstanbul kokusu yayılsın odanıza.
pencerelerinizi kapatın sıkıca
Mısır çarşısının baharatları
uçuşmasın sokaklara...
Bu sabah Boğazın mavi suları dökülsün sofranıza
gemiler geçsin süzülerek.
Yudumladığınız çayda
biraz Kuzguncuk şekeri olsun...
Martı sesleriyle açın bilgisayarınızı
kanatları çarpmasın dikkat edin klavyenize...
Burgazadanın kenarından demirlemiş
beyaz yelkenlilerle dolanın şehrinizin caddelerini
Dostlarınızı Büyükadadan gelen,
bir Rum ailenin pişirdiği pastalarla ağırlayın...
Kapınızın kenarında açan mavi çiçek
Rumeli hisarının kenarındaki parkın çiçeği olsun...
velhasıl dostlarım
gününüz keyifli geçsin...
İstanbul gibi geçsin.
sevgiyle...
Efsun
2 Ekim 2009 Cuma
çırağan readings
Hi from Istanbul from a foggy morning ....
Today, from the bottom of the throat with a swing bridge ships
hazy film scene, has joined the parade
like the old Soviet tanks .....
to thanks for dear to Can publication,
Liner Agency and the Ciragan Palace.I was growing with the books,
living with books,
and to my friendship
jollify wıth books
person.
I can read everywhere..
I dont care for read
to time,
space,
atmosphere
row,
hours
seats,
pillow
bus
tram,
domestic
international .
But I can not ımagınes,
One day,
to books read
which I wıll invited to a palace
and that in the palace I will listen
own voice from
two great authors
Everythıng is wonderfull.
To read,
under the pınk lıghts
thousand years, a magnificent chandelier,
behınd
ıstanbul throat gently flowingbehınd
anchored opposite the palace
and a ship equipped with lights,
intermittent ongoing fishing motors
and long vessels
A reader can imagine
most enjoyable reading ...
Thanks for everythıngs...
Efsun
Çırağan Okumaları
Günaydın...Sisli bir İstanbul sabahından merhabalar....
Bugün boğaz köprüsünün altından salınarak geçen gemiler
puslu bir film sahnesinde, geçit törenine katılmış
eski sovyet tankları gibi.....
Bu yazımı
sevgili Can Yayınlarına,
Kalem Ajansa
ve Çırağan Sarayına
teşekkür etmek için yazıyorum.
Ben, kitaplarla büyüyen,
kitaplarla yaşayan,
dostluklarını
kitaplarla şenlendiren bir insanım.
Okumak için;
zaman,
mekan,
atmosfer,
sıra,
saat,
koltuk,
yastık,
otobüs,
tramvay,
yurtiçi,
yurtdışı
gözetmeyen biriyim.
Bir gün,
kitap okumak için
bir saraya davet edileceğim,
ve o sarayda
kendi sesinden
iki güzel yazarın
kitabını
dinleyeceğim
hiç
ama hiç aklıma gelmezdi...
Herşey mükemmeldi.
Bir rüya gibi,
bin yıllık, ihtişamlı bir avizenin
pembe ışıkları altında,
arkanızda
usul usul akan İstanbul Boğazı,
sarayın tam karşısında demirlemiş
ve ışıklarla donanmış bir gemi,
arasına geçen balıkçı motorları
ve uzun translantikler
eşliğinde
kitap okumak....
Bir okuyucunun hayal edebileceği
en keyifli okuma...
Herşey için teşekkürler...
Sevgilerimle.
Saygılarımla.
Efsun.
http://www.kempinski-istanbul.com/tr/home/index.htm
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&source=hp&q=%C3%A7%C4%B1ra%C4%9Fan+saray%C4%B1&um=1&ie=UTF-8&ei=maLFSr7zIsbRjAeQzoRG&sa=X&oi=image_result_group&ct=title&resnum=4
http://www.canyayinlari.com/ActivityDetails_Ciragan-Okumalari_102.aspx
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)